Nasıl Oldu da Bir Beynimizin Olduğu Keşfedildi? İnsan Beyninin Varlığı İlk Ne Zaman, Nasıl ve Kim Tarafından Anlaşıldı?

Aslında ilk olarak filozofların düşüncelerine dayanan beyni keşfetme süreci, zamanla tıp biliminin gelişmesiyle daha teorik bilgilere dayanmaya başladı. Yunan Filozof Aristo, ilk başlarda beynin kalbi soğutmak için bir çeşit radyatör görevi gördüğünü düşünmüştü. 

26.02.2022 04:01:40 tarihinde yayınlandı.

Aslında ilk olarak filozofların düşüncelerine dayanan beyni keşfetme süreci, zamanla tıp biliminin gelişmesiyle daha teorik bilgilere dayanmaya başladı. Yunan Filozof Aristo, ilk başlarda beynin kalbi soğutmak için bir çeşit radyatör görevi gördüğünü düşünmüştü. 

Filozofların düşüncelerin etkisi, zaman içerisinde tıp bilimindeki artan gelişmelerle birlikte düşmeye başladı. Beyni tanıma süreci, somut bilgilerin ışığında devam etti. Peki kimler beyni tanıyıp keşfetmek için beyninin sınırlarını zorladı? Beyin bedava! Niye hamallık yapalım? Hadi gelin inceleyelim...

Beyin üzerine ilk düşünceler, yukarıda da bahsettiğimiz gibi Aristoteles’in anlayışı ile başladı. Aristo, beynin akıl ile ilgili herhangi bir işlevinin olmadığına inandı. Onun için beyin, ‘Ateşli bir kalbi soğutan’ radyatör görevi görüyordu (Aslında biraz duygusal bakmış). Yani bildiğimiz, otomobillerdeki motoru soğutan parça gibi. O dönemdeki hekimler ise beyni ‘Gizemli bir buhar’ olarak tanımladılar. Hatta onlara göre vücudumuzda gezinen ve hayvansal ruhlardan gelen bu buhar, akıl ve davranışlarımızı etkiliyordu. 

Antik Roma hekimlerinden Galen, beyin üzerindeki bu soyut tartışmalara ‘Açılın ben doktorum’ diyerek katıldı ve ilk deneysel çalışmalara başladı. O dönem insanlar üzerinde deney yapmak veya anatomisini incelemek yasak olduğu için, hayvanlar üzerinde bazı deneyler gerçekleştirdi. Bunların sonucunda beyin kökünün görevlerini tarif etmeyi başaran Galen, beynin dört ventrikülünün düşüncenin yeri olduğunu, kişiliğimizin ve bedensel özelliklerimizin buradan geldiğini öne sürdü. Bu, beynin hafızamızın, kişiliğimizin ve düşüncemizin bulunduğu yer olduğuna dair ilk düşüncelerden biriydi.

16. yüzyılda, Belçikalı anatomist Andreas Vesalius, sinir sisteminin oldukça ayrıntılı bir haritasını oluşturdu. İki yıl boyunca yaptığı çalışmaların ardından çıkan sonuçları kitap haline getirdi. Bu kitapları hazırlarken paraya da kıyan Vesalius, dönemin en iyi çizim ustaları ile anlaştı. 7 kitap çıkaran Vesalius, son kitabında insan beyninin yapısına yer verdi. Bu kitapta o güne kadar beynin hiç bilinmeyen yerlerini de gösterdi. Vesalius, Galen’in sürekli hayvanlar üzerinde deneyler yaptığı için insan anatomisi üzerine pek çok yanlış yaptığını düşünüyordu. Kendisi bu yanılgıya düşmemek için katil ve hırsızların bulunduğu bölgelerden ceset çalarak deneyler yaptı. İnsan bedeni üzerine yaptığı deneylerden sonra Galen’in tam 200 hatasını da düzelltti. 

1771’e geldiğimizde İtalyan fizikçi Luigi Galvani, sinir sistemi üzerinde yaptığı çalışmalar ışığında elektriksel uyarıların kasların kasılmasını sağlayabileceğini gösterdi. 1848'de Amerikalı demiryolu işçisi Phineas Gage’in kafasına bir demir çubuk çarptı ve beyninin sol ön lobundan geçti. Gage hayatta kaldı ancak bazı kişilik özellikleri değişti. Bu durumu inceleyen doktorlar, belirli beyin bölgelerinin belirli işlevler için önemli olduğunu düşündü. 1860 yılında Alman doktor Carl Wernicke, beynin farklı alanlarının farklı dilbilimsel görevler işlettiğini öne attı. Konuşma yetisini kaybetmiş kişilere otopsi yapan Fransız doktor Paul Broca ise, beyin ve dil iletişimi arasındaki ilişkiyi ortaya çıkardı. 

Yıllar içinde teknolojinin de bilime olan etkisinin artmasıyla, 1900'lerin başında anatomistler, beynin en küçük kısımlarını keşfetmek için mikroskoplardan yaralandı. İspanyol sinirbilimci Santiago Ramon y Cajal, sinir hücrelerinin (nöronların) beynin yapı taşları olduğunu tespit etti ve 1906 yılında Nobel Ödülü kazandı. Britanyalı elektrofizyolog Edgar Douglas Adrian ve İngiliz nörofizyolog Charles Scott Sherrington, 1932 yılında merkezi sinir sistemi anlayışını geliştiren sinaps kavramını ortaya attı ve Nobel Fizyoloji Ödülü kazandı. 1963’e geldiğimizde ise İngiliz fizyolog ve biyofizikçiler Alan Hodgkin ve Andrew Huxley ile Avustralyalı nörofizyolog John Eccles, nöronların elektriksel ve kimyasal sinyallerle nasıl iletişim kurduklarını gösterdikleri için Nobel Ödülü kazandı. 


Kaynak webtekno.com

 

Twitterın NFTleri Profil Fotoğrafı Haline Getiren Özelliği Kullanıma Sunuldu

Twitter, geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada platforma eklenecek yeni bir özellikten bahsetmişti. Bu özellik, NFT satın alan kullanıcıların profilini özel bir hale getiriyor, satın alınan NFT'nin bir altıgenin içerisinde profil fotoğrafı olarak kullanılmasını sağlıyordu. Bu özellik şimdi, uygulamanın iOS sürümü için yayınlandı. Ancak yalnızca, Twitter'ın ücretli abonelik sistemi olan Twitter Blue kullanıcıları bu özellikten faydalanabilecek. Android ve web sürüm kullanıcıları içinse çalışmalar devam ediyor.

Elon Musk’tan Heyecanlandıran Açıklama: Tesla’nın İnsansı Robotu, Kendi Kişiliğini Geliştirebilir

Tesla ve SpaceX şirketlerinin CEO’su Elon Musk, geçtiğimiz ağustos ayında düzenlenen Tesla AI Day etkinliğinde ‘Tesla Bot’ isimli yeni teknolojilerini duyurmuştu. Tesla’nın insansız robotu olan Tesla Bot, mutfak alışverişi ve ev temizliği gibi biz insanların yapmaktan bıktığı ama yapmak zorunda olduğu sıradan işleri yapmakla görevlendirilecek.

YouTube Kanalı Olan Bu Köy, Ne Tarz Videolar Paylaşarak Milyonlarca İzlenme Sağlıyor? İşte Etkileyici Hikâyesi

Geçmiş zamanlarda; fakir köylerin kalkınması için kooperatifler kurulur, köylere tarım ve hayvancılık üzerine uzman ekipler gönderilir, devlet tarafından eğitim, sağlık ve altyapı konusunda çeşitli projeler gerçekleştirilirdi. Her ne kadar bu adımlar geçmişte bir nebze başarılı olduysa da, teknoloji çağında yeni çözümler de üretilebiliyor.

Buzdolabı Büyüklüğünde Bir Göktaşı, Dünya’yı Sıyırıp Geçtikten Sonra Anca Fark Edildi

Geçtiğimiz günlerde tüm dünya için çok önemli olan bir gelişmenin yaşandığı ortaya çıktı. Öyle ki buzdolabı büyüklüğünde bir göktaşı, Dünya'nın çok yakınından geçti. Ancak bu durum, başta NASA olmak üzere uzay çalışmaları yapan hiçbir kurum tarafından fark edilemedi. Bunun nedeni, göktaşının beklenen güzergahı tersten takip ediyor oluşuydu.